Etek giydiğimde de kendi kimliğimle var olabilirim”: Javier de la Blanca, Berlin modasını baştan yazıyor
Berlin sokaklarında sıra dışı şeyler görmek artık şaşırtıcı değil: elektrikli scooter’la akrobasi yapanlar, kovboy kıyafetleriyle dolaşanlar, abartılı sokak stilleri… Ama Javier de la Blanca’nın tarzı yalnızca bir moda tercihi değil — aynı zamanda politik bir duruş. Madrid doğumlu sanatçı, kendini ifade etmenin sınırlarını zorlayarak günümüzün erkeklik anlayışını sorguluyor:
“İçimde bir isyan var. Kimsenin varlığımı tartışmasına izin vermiyorum,” diyor.
Kendine Has ve Umursamaz
Javier’i tanıyanlar bilir; sıradanlıktan hoşlanmaz. Bir gün Kreuzberg sokaklarında zıplayan bir topla gezerken, ertesi gün bir çöp poşetinden yaratılmış gibi duran bir kıyafetle podyuma çıkabilir. Modayı performansa dönüştürürken çevresindekileri de bu anlatının bir parçası haline getiriyor.
“Gerçeklik, kafamdaki fikirlerle çarpışmalı,” diyerek yaratım sürecini özetliyor.
Çocukluk: Açık ama Sessiz
Javier’in çocukluğu da alışılmadık. Katolik bir okulda eğitim görmüş ancak ailesi dine uzakmış.
“Aileme asla açılmak zorunda kalmadım. Sekiz yaşındayken annem elimi tutup ‘Erkekleri sevsen de, kızları sevsen de seni hep seveceğiz’ dedi,” diyor.
Bu kabul edici ve sevgi dolu ortam, onun feminen yönlerini daha küçük yaşlardan itibaren özgürce ifade edebilmesini sağlamış.
“Eteğimi kaldırdım ve…”
Bir gün Madrid’de bir McDonald’s’ta, erkekler tuvaletine girmek üzereyken temizlik görevlisi tarafından durdurulmuş: “Senin yerin burası değil.”
“Eteğimi kaldırıp cinsiyetimi gösterdim. O an şunu fark ettim: Sadece var olmak bile politik bir duruş olabilir,” diyor Javier.
Moda ile Bağ: Tasarlamak Değil, Yorumlamak
Klasik anlamda bir moda tasarımcısı olmak onu hiç cezbetmemiş. Aksine, hazır giysilerle yeni anlamlar yaratmaya odaklanmış. Kötü deneyimler yaşadıktan sonra kreatif direktörlük alanında yüksek lisans yapmış ve şu anda da aynı programda eğitim veriyor.
“Martin Margiela’ya hayran kaldım. Anti-modanın isyankâr dili beni büyüledi. Hep ‘garip’ olarak etiketlendiğim için, sonunda kendimi bulmuş gibi hissettim.”
Margiela’dan Gelen Mesaj
Bir gün Margiela’nın stil direktörü Alexis Roche’tan bir DM almış. Paris’e davet edildiğinde, atölyede tüm Instagram paylaşımlarının duvarlara basılmış olduğunu görünce şaşkınlıktan ne yapacağını bilememiş:
“John Galliano gelip ‘Sen bu sezonun ilham kaynağısın’ dedi. Dört saat boyunca koleksiyondan parçalarla beni giydirdi.”
Bu an, onun için kariyerinde bir dönüm noktası olmuş.
“Eskiden kimse iş vermiyordu”
“Sekiz yıl önce femme, queer, yumuşak ve açık sözlü olmak modada hoş karşılanmıyordu. Partilere çağırıyorlardı ama hiçbir zaman iş teklif etmiyorlardı. HUMANA’dan giyinmem bile alay konusu oluyordu.”
Ancak sosyal medyayı aktif kullanması ve kendi tarzında ısrarcı olması, sonunda görünürlük kazanmasını sağlamış.
Yaratıcılık: Performanstan Çok İçsel Bir Arayış
“Her şey rastgele başlar ama duygusal bir anlatıya dönüşür. İnsanların kafasındaki gerçeklikle benim iç dünyam arasında bir çarpışma yaşanmalı. Sürekli kayıt yapıyorum çünkü sihir, ‘kes’ diyene kadar sürer. Her kare, iç huzurumu aradığım bir alan.”
Berlin’de Görünür Olmak
“Berlin’de insanlar genelde olumlu yaklaşıyor. Sokakta sürekli gülümsüyorlar çünkü burada en uç şeyler bile artık normalleşmiş durumda. Ayrıca birisi seni sokakta çekerken insanlar kolay kolay agresifleşmiyor.”
Ancak buna rağmen homofobik saldırılara maruz kaldığı da olmuş:
“Kişiliğimden değil ama dış görünüşüm yüzünden hedef haline gelebiliyorum.”
“Etek giydiğimde de kendi kimliğimle var olabilirim”
Berlin’in gece hayatı queer bireyler için güvenli alanlar sunuyor ama Javier, bu özgürlüğün sadece gecelere sıkıştığını düşünüyor.
“Ben o mini eteği sabah markete giderken de giyiyorum.”
“He/him” zamirlerini tercih etmesini ise şöyle açıklıyor:
“Bu benim erkekliğimi yaşama şeklim. Feminenliğini sahiplenmek çok güçlü bir duruş.”
Javier de la Blanca, Berlin’de yalnızca bir stil ikonu değil — aynı zamanda kimliğini cesurca ortaya koyan bir sanatçı. Giyimi, duruşu ve neşeyle harmanladığı isyanıyla hem sokaklara hem de modaya yeni bir soluk getiriyor.















